Saç Ekimi Nedir?
Saç ekiminin arkasındaki prensip aslında oldukça basittir. İngilizcede bu işlem hair transplantation olarak geçer, kısaca bir transfer işlemidir. Transfer edilen ise, saç teli ya da grefttir. Başın arka kısmında özellikle iki kulak arasında kalan bölge çoğu zaman sağlıklı uzama ve kalıcı olma eğilimindedir. İleri derecelerde androgenetik saç dökülmesi durumunda dahi bu bölgede sağlıklı, dökülmeye meyli olmayan saçları görürüz çünkü bu bölgelerdeki saç kökleri foliküller dihidrotestosteron (DHT) hormonunun etkilerine maruz kalmazlar.
Tek tek saç köklerinin DHT’ye karşı direnci veya yatkınlığı, bu folikülün genetik bir özelliğidir ve kafa derisinin hatta vücudun bir kısmından diğerine nakli halinde bile folikülde kalır. Bu nedenle kel bir bölgeye lokal anestezi ile ekilen bu saç kökleri yeni yerinde uzamaya devam edecektir. Buna “donör hakimiyeti” deriz, kısaca saç, geldiği bölgeye kendi DHT’ye olan dirençli özelliğini de getirecektir.
Saçın tüm özellikleri saç folikülünün genetiği tarafından kontrol edilmez. Örneğin dalgalı bir saç telini düşünün, aslında dalgalı olması onun yapısından ziyade kendisini çevreleyen kafa derisiyle alakalı bir durumdur. Kısaca kafa derisinin arkasından alınıp, ön tarafa ekilen dalgalı saçlar, kafa derisinin durumuna bağlı olarak düz çıkma eğilimi gösterebilir. Saç uzama hızı ve saçın nihai uzunluğu hem saç folikülünden hem de ekilen saçı çevreleyen ciltten etkilenir. Bu nedenle yavaş büyüyen saç derisine ekilen bacak kılları, kafa derisinde daha hızlı ve daha uzun uzar ancak orijinal saç derisinin uzunluğuna veya kalınlığına ulaşmaz. Kaşa ekilen saç derisinin uzunluğu zamanla azalacaktır, ancak büyük olasılıkla her zaman kesilmesi gerekecektir.
Saç Ekimi Nasıl Yapılır?
Saç ekiminde kalıcı saçın, saçın inceldiği veya döküldüğü baş bölgelerini kaplayacak şekilde dağıtıldığını anlamak önemlidir. Saç ekiminde aslında yeni saç kökleri oluşturulmaz, var olan saçların sadece yeri değiştirilir. Bu nedenle saçta net bir artış beklemek anlamsız olacaktır. Buna rağmen, ustaca uygulanan bir saç ekimi operasyonu sayesinde, kişinin daha çok saçı varmış gibi gösterilmesi sağlanabilir.
Bir kişinin sahip olduğu kalıcı donör saç miktarı, hangi kişilerin saç ekimi işlemi için uygun aday olduğunu belirlemede önemli bir faktördür. Bu durum saç ekimi planlamasının her yönünü etkiler ve sonuçların potansiyel olarak ne kadar eksiksiz olabileceğini belirler. Bu nedenle, bir kişinin mevcut donör alanının dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi, saç ekimi planlamasında son derece önemlidir.
Saç ekimi temelinde hem sanatsal bir çaba hem de teknik bir başarıdır.
Saç ekimi operasyonları sonucu mevcut saç kaynağı, kişinin kendine özgü saç özellikleri ve hastanın hedefleri ile tutarlı, doğal görünümlü bir sonuç oluşturmalıdır. Sadece bugün güzel görünmekle kalmamalı, yaşlandıkça kişiye uygun olacak bir saç ekimi tasarlanmalıdır. Ancak elbette sanat tek başına başarılı bir saç ekimi sağlamaz. Binlerce minik greftin hareketi muazzam bir teknik beceri gerektirir; bu nedenle, bu uzun, organizasyonel olarak karmaşık prosedürleri uygularken yüksek eğitimli, deneyimli, klinik destek personeli çok önemlidir.
Saç ekimi operasyonu uzmanı ise insan saçı ve kafa derisinin anatomisi ve fizyolojisi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olması ve kafa derisini etkileyen tıbbi durumları tam olarak anlaması gerekir. Saç ekimi operasyonu uzmanı aynı zamanda yüz anatomisini bilmeli, mükemmel sanatsal becerilere sahip olmalı ve farklı saç ekimi prosedürleri ve onarım teknikleri hakkında kapsamlı bilgiye sahip olmalıdır. En iyi saç ekimi uzmanları, alandaki yeni gelişmeleri takip etmeye veya bunları geliştirmeye doğrudan dahil olmaya kararlı olmalıdır. Saç ekimi yöntemi klinik uygulamalarına kendini adamalıdır. Sıradan bir saç ekimi operasyonu uzmanı için son teknoloji saç ekimi işlemi yapmak tam anlamıyla imkansızdır.
Saç Ekimi Tarihi
Her zaman tarihin gücüne, geleceğe nasıl ışık tuttuğuna şahit olarak, sonsuz bir inanışla bağlıyım. İlk başarılı saç ekimi, 1930’ların başlarında, kafa derisi, kaşlar ve bıyık gibi bölgelerde meydana gelen çeşitli saç dökülmelerinin yanı sıra kadın kasık bölgesinde artan saçların tedavisi için Japonya’da yapıldı. Japon doktorlar saç ekimini geliştirirken bir dizi önemli gözlemde bulundular. Örneğin küçük greftlerin daha büyük greftlere göre daha iyi sonuçlar verdiğini, donör saçın en iyi şekilde tek, uzun bir kesi ile alınabildiğini, alıcı bölgelere yani greftlerin yerleştirildiği kanallara tek tek saç köklerinin transfer edilmesi gerektiğini not ettiler. Ayrıca bu greftlerin, normal serumunun tuz konsantrasyonuna benzeri olan salin içinde saklandığında en iyi şekilde hayatta kaldıklarını gözlemledirler. Hatta bugün bile en can sıkıcı saç dökülmesi şekli olan telogen effluvium durumunu gözlemlediler. En önemlisi, tek tek yapılan saç ekiminin, doğal olarak büyüyen saçlardan neredeyse ayırt edilemeyen bir büyüme ile sonuçlandığını gösterdiler.
Ne yazık ki, İkinci Dünya Savaşı ile daha da şiddetlenen Doğu ve Batı arasındaki bilimsel bilginin zayıf iletişimi nedeniyle, Batılı cerrahların bu önemli buluşu, kendi saç ekimi prosedürlerine uygulamaları uzun yıllar aldı. Kısaca savaşlar sebebiyle Japon bilim insanlarının bu keşfinden haberdar olamadık.
İlk saç ekimi operasyonu 1952 senesinde Dr. Norman Orentreich tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirildi. İlk başta, araştırmalarının sonuçları birçok prestijli tıp dergisinin editörleri tarafından, böyle bir prosedürün mümkün olamayacağına inanmadıkları için reddedildi. Nihayetinde, araştırma 1959 yılında New York Bilim Akademisi Dergisi’nde yayınlandı. Makalede, “bağışçı egemenliği” kavramını açıkladı yani greftlerin donör bölge özelliklerini nakledildikten sonra da göstermeye devam ettiği fikrini anlattı. Bu, tüm saç ekimi prosedürlerinin altında yatan temel kavram olmaya devam etmektedir.
Dr. Orentreich’in orijinal çalışmasında ve 1980’lerin başına kadar yapılan saç ekimi prosedürlerinin çoğunda, greftler, trefin veya punch adı verilen bir alet kullanılarak alındı. Bu küçük, yuvarlak başlı alet, arka kafa derisinden saç taşıyan dokuyu çıkarmak için kullanıldı. Aynı alet daha sonra greftin yerleştirileceği kel kafa derisinde kanal açmak için kullanıldı.
1980’lerde, standart greft boyutu, 3 ila 3,5 mm’ye düşürüldü, ancak yine de başarılı yani doğal bir sonuç alınamadı. Bu dönemde yapılan saç ekimi yöntemleri sonuclarının temel özelliği oyuncan bebeklerin saç köklerininki gibi iri nokta nokta deliklerin kalmasıydı diyebiliriz.
Eski saç ekimi sürelerine baktığımızda ise, 25 ila 50 greftin ortalama bir ya da 2 saat içinde yapıldığını görüyoruz. Kanalların boyutunun çok geniş olması da bu duruma eklenince hastalar ciddi oranda kanama yaşarlardı ve saç ekimi neredeyse makul bir tedavi olarak düşünülmemekteydi.
Sonunda, bu durumu fark eden saç ekimi uzmanları, donör dokusunu uzun bir şerit halinde almaya ve saçsız alana nakletmeye başladılar. Donör alandan alınan şerit bölgesi dikilerek kapatıldı ve uzun bir ince kesi izi bırakan FUT tekniği ortaya çıkmış oldu. Tek bir donör dokusundan greft elde etmenin zor ve zaman alıcı olduğunu bilen saç ekimi uzmanları FUT tekniğini oldukça fazla benimsediler ve hala özellikle yurtdışında FUT tekniğini yapan saç ekimi uzmanları bulunuyor.
Kısa süre sonra, bu küçük şeritlerin bile, özellikle ön saç çizgisinde, hiç doğal görünmediği anlaşıldı. En azından saç ekiminin ön saç çizgisi kısmı için tek tek saç ekiminin yapılması gerekiyordu.1’li ve 2’li saç greftlerine “mikro greft” adı verildi. Saç çizgisinde 1’li ve 2’li saç grefti, kafa derisinin diğer bölgelerinde ise 3-8 saç greftinin kullanıldığı prosedür yani mini mikrografting yapılmaya başlandı.
Mini mikrogreft tekniklerinin eski punch-greft tekniklerine göre önemli bir gelişme olduğu gerçeğine rağmen, prosedürle ilgili birçok sorun vardı. Bunlardan en önemlisi, prosedürün hala tamamen doğal görünmemesiydi. Eğer hasta kalın telli saçlara sahipse veya saç çizgisini açığa çıkararak saçını geriye doğru taramak istiyorsa, saç ekimi yapıldığı son derece belli oluyor ve doğal durmuyordu. İkinci ve en büyük sorun ise kullanılan aletlerden dolayı saçın yaşama ihtimalinin oldukça az olmasıydı. Çoklu bıçak kıl köklerini keserek dokuya zarar veriyor ve büyümeyi engelliyordu. Sonuç, azalan saç ve gereksiz derecede incelmiş bir görünümdü.
Saç ekimi tarihi süreci oldukça yavaş ilerlemiştir. Altmışlı ve yetmişli yıllarda kullanılan büyük greftler sonunda yerini seksenlerde mini greftlere ve doksanların başlarında mini mikrogreftlemeye bıraktı. Sahneye daha sonra Foliküler Ünite Transplantasyonu yani FUE geldi. İlk olarak 1995 yılında Bernstein ve Rassman tarafından tanımlanan bu yöntem, kısa sürede saç ekiminde son teknoloji olarak ortaya çıktı, androgenetik saç dökülmesinin tedavisinde mini mikrograftingin yerini aldı.
Saç Dökülmeleri ve PRP işlemleri ile ilgili her türlü sorunuz için ön görüşme talebi oluştur.
Bilimsel
Güvenilir
Etkili
Saç Grefti
Saç ekimi sırasında saçlı derinin arka ve yan taraflarındaki kalıcı saç bölgelerinden saç köklerini içeren küçük greftler çıkarılır ve seyrekleşme veya tam kellik olan bölgelere taşınır. Greftler, punch dediğimiz bir aletle gevşetilir ve ardından pen set ismindeki cımbıza benzer bir aletle toplanır. Toplanan greftler alıcı alana mikro kanallar açılırken bekletilir. Kanalları açılırken slit ismindeki keskin uçlu bıçaklar kullanılır. Özellikle safir uç kullanılarak açılan kanallarda her bölgede özel safir uç boyutu kullanılır. Bu farklı alanlara, farklı sıklıkta saç ekimi yapmamıza ve dahası oldukça doğal bir görünüm vermemize yardımcı olur. Hem greftlerin boyutu hem de alıcı bölgelerin boyutu son 40 yılda küçülmüştür. Boyuttaki bu azalma, saç ekimini çarpıcı biçimde daha doğal hale getirmiştir.
Kanallar açılırken bekletilen greftler, nasıl toplandıklarına ve saklandıklarına bağlı olarak hayatta kalabilir. Saçlı doku, arka kafa derisinden çıkarıldığı andan, saçsız alanlara nakledildiği ana kadar, maksimum sağkalımı sağlamak için serin ve nemli bir ortamda tutulmalıdır. Uzun süreli büyük saç ekimi prosedürlerinde, uygun greft kullanımı ve depolanması özellikle önemlidir.
Greftler, bir kişiden bir başkasına nakledilemez. Tek bir kişinin bedeninde sadece yer değiştirebilirler buna “otogreft” diyoruz ve bu haliyle insanın kendi dokusunu reddetme gibi bir olasılığı yoktur. Bunun iki önemli sonucu vardır; birincisi, saç ekiminin işe yarayıp yaramayacağını görmek için bir kişiyi test etmemiz gerekmez ve ikincisi, ekilen saçların uzamasını sağlamak için hiçbir ilaca ihtiyaç duyulmaz. Bu haliyle saç ekimi yapıldıktan sonra dokunun reddedilmesini önlemek için güçlü bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanılmasına gerek yoktur.
Greft Boyutları
Greftler genellikle beş genel kategoriye ayrılır: standart punch greftler, minigreftler, slit greftler, mikrogreftler ve foliküler ünite greftler. Standart punch greftlerin çapı 3-4 mm’dir ve her biri 30’a kadar saç ve 10 veya daha fazla sağlam veya kısmi foliküler ünite içerebilir. Minigreftler daha küçüktür, 1.2-2.5 mm çapındadır ve greft başına 4-12 saç içerir. Slit greftler saç içeriği açısından mini greftlere benzerdir ancak uzun, ince şeritlerden kesilmeleri nedeniyle yuvarlak değil dikdörtgen şeklindedir. Mikrogreftler daha da küçüktür, 1.5-1.0 mm veya daha küçük çaptadır ve greft başına 1-2 (veya 3) saç içerir. Foliküler ünite greftler, tek foliküler ünitelerden oluşur. Bu doğal olarak oluşan grupların her biri 1 ila 4 saç teli içerebilir.
Saç Çizgisinin Önemi
Ön saç çizgisine yerleştirilen büyük greftler, saç geriye veya yana tarandığında nokta nokta durur ve doğal görünmez. Daha eski prosedürlerle, saç ekimi hastası saç çizgisini gizlemek için saçlarını öne doğru taramak zorunda kalıyordu zira büyük greft kullanımı mevcuttu. Daha doğal görünümlü saç çizgileri oluşturmak için, saç ekimi uzmanları greftlerin boyutunu küçültmeye ve bu küçük greftleri büyük olanların önüne yerleştirmeye başladı. Ön saç çizgisine daha büyük greftlerin kullanılması, aynı zamanda, saç ekimi sonrası hastanın görünüşü bozduğu ve makul derecede iyi sonuçlar elde edemediği için hastanın bu sorunun düzeltilmesi için tekrar saç ekimi yaptırmasına sebep oldu. Büyük greft ekimleri, doğası gereği kümelendikleri için genellikle doğal görünmezler. Yakından incelendiğinde, büyük greft ekimlerinin doğal görünmesi ve hissettirmesi maalesef imkansızdır.
Saç çizgisinin tasarımı ve konumu, saç ekiminin belki de en kritik estetik yönüdür. Bazı saç ekimi merkezleri her hastada aynı standart saç çizgisini oluşturur aslında dikkatle bakarsanız, herkesin saç çizgisi birbirinden farklıdır ve bu farklılık da doğal görüntüyü beraberinde getirir. Saç ekimi uzmanı normalde bu çeşitlilik spektrumunun son derece farkında olmalı ve her saç çizgisini hastanın özel yüz özelliklerine göre ayarlamalıdır. Hasta olgunlaştıkça yüz hatlarının değişeceğini ve kelleşmeye devam edeceğini, ancak ekilen saç çizgisinin pozisyonunun kalıcı olacağını da hesaba katmalıdır.
Ön saç çizgisi çoğu insanda simetrik değildir bu nedenle, mükemmel dengelenmiş bir saç çizgisi oluşturmaya çalışılmamalıdır. Aşırı talepkar hastalar sebebiyle saç çizgisi alnın çok altına yerleştirdiğinde sonuç gerçekten iyi olmayacaktır. Saç çizgisinin yerleştirilmesi ve tasarımı ile ilgili kararlarda hastanın aktif rol oynaması önemli olsa da, prosedürün şimdi ve gelecekte doğal görünmesini sağlamak için hastayı yönlendirmek ve parametreleri açıklamak çok önemlidir.
Bir uyarı notu bırakmak istiyorum: Bazı saç ekimi merkezleri bazı özel, benzersiz bilgi veya tekniğe sahip olduklarını göstermek amacıyla greftler için alışılmadık terimler icat ediyorlar. Süslü terminolojilerle kafanızı karıştırmayın. Günümüz saç ekimi teknolojisinde FUE tekniği saç ekimi için altın standarttır.
Ekim Yapılacak Saçların Yönü ve Eğimi
Saç ekiminde bir başka önemli nokta. Saç, kafa derisinin farklı bölgelerinde farklı yönlerde uzar. Kafanın önündeki ve üstündeki saçlar ağırlıklı olarak öne doğru uzar; arkadaki saçlar ise aşağı doğru büyür; başın yan taraflarındaki saçlar ise her iki daha doğru uzama eğilimindedir. Saçın ileri yönden arkaya doğru değiştiği yere tepe geçiş noktası denir ve daha çok taç bölgesi olarak bilinir. Saç ekimini tasarlarken, saç ekimi uzmanı bu doğal büyüme kalıpları, saç modeli tercihlerini, hem bakımlı hem de bakımlı değilken saçınızın nasıl görünmesini istediğiniz hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bireylerin sahip olabileceği farklı saç özelliklerinin ve kalıplarının tüm nüanslarının tam olarak anlaşılması, saç ekimi yaparken son derece önemlidir. Saç ekimi sırasında saçların alıcı alana naklinden evvel açılan kanalların açısı, işte bu az evvel saydığım doğallık unsurlarını barındırır.