Bu makale, yanık geçirmiş hastaların yüz ve kafa derisi gibi skar dokularına saç ekiminin zorlu konusunu ele almaktadır. Yanık sonucu ciddi hasar görmüş hastalarda saç, yüzeyin estetiği için önemli bir faktör olabilir. Ancak, bu hastalarda başarılı saç ekimi gerçekleştirmeyi zorlaştıran pek çok faktör vardır. Bunlar arasında sert ve elastikiyeti azalmış skar dokusu, hipertrofik skar, keloidler, skar dokusundaki azalmış vasküler perfüzyon ve doğal yüz yapılarının bozulması gibi etkenler yer almaktadır.
Jack Fisher’in kaleme aldığı “Commentary on: Hair Transplantation in Burn Scar Alopecia After Combined Non-Ablative Fractional Laser and Microfat Graft Treatment” isimli makalesini incelemek istiyorum.
Makale, alıcı alanlardaki skar dokusunun mekanik özelliklerinin, greftlerin hayatta kalmasını azaltarak saç ekimini zorlaştırdığını belirtmektedir. Yanık skarı elastikiyetini kaybetmiş ve normal saç derisi gibi greftleri rahatça tutamamaktadır. Ayrıca, kafa derisindeki yanık durumunda, doku derinliği son derece ince olabilir ve greftler periosteum üzerinde doğrudan oturduğu için yerleştirmesi zor olabilir.
Makalenin yazarları, bu zorlu hastalarda yağ transferini kullanmadan önce, genellikle greftleri yakın bir araya veya doğru açıya yerleştiremediklerini ifade etmektedirler. Alıcı doku skarlı olduğunda, yakın yerleştirilen greftler dışarı doğru çıkabilir. Ayrıca, özellikle kafa derisi ve kaş bölgelerinde greftlerin doğru açıda olması önemlidir. İnce alıcı doku, greftlerin doğru açıda oturmasını engelleyebilir.
Öncesinde, bu zorlu hastalarda hiçbir tedavi uygulamadan doğrudan yanık skarına saç ekimi denendiğinde, istenmeyen sonuçlar elde edildiği ifade edilmektedir. Bu makalenin yazarları, saç ekimini, skar dokusunu yönetme tekniklerini uygulamadan önceki deneyimlerinde benzer bir durum yaşadıklarını bildirmektedirler. Özellikle yanık skarının doğrudan kemik üzerinde olduğu kafa derisi ekiminde, bu skar yönetimi sorunu özellikle kritiktir.
Normal bir kafa derisi saç ekimi için uygun olan kalınlık ve vasküleriteye sahiptir. Kalınlık, greftlerin birbirine yakın bir şekilde yerleştirilmesine izin verir. Sağlıklı bir kafa derisinin zengin kan akımı, greftlerin hayatta kalmasını ve büyümesini sağlar. Ancak yanık kafa derisinde bu iki önemli özellik genellikle eksiktir.
Makalenin yazarları, bu hastaların grubunda yağ transferinin önemini vurgulamaktadır. Yağ transferi, skar dokusunun mekanik yapısını iyileştirirken kan akışını artırır. Genel olarak yağ transferinin faydaları, özellikle radyasyona maruz kalmış meme dokusunda kullanıldığında belgelenmiştir.
Yağ transferinin, kafa derisi yanık skarında yaratabileceği değişiklikler genellikle dikkat çekicidir. Makalede yer alan fotoğraflardaki hastanın yağ transferinin kafa derisinin vasküleritesini ve kalınlığını dramatik bir şekilde değiştirme yeteneğini göstermektedir.
Skar dokusu ve periosteum arasına yağ enjeksiyonu yapıldıktan dört ay sonra, bu 15 yaşındaki kadına saç ekimi yapılmıştır (Şekil 1'dekiyle aynı). Yağ enjeksiyonundan önce greft yerleştirmek mümkün değildi. Kafa derisi şu anda önemli ölçüde kalınlaşmış ve daha sağlıklıdır, doku kanamaktadır.
Bu hasta bebekken kafa derisinin geniş yanıklarını yaşamıştır. Birçok doku genişletme ve kafa derisi ilerlemesi geçirmiş ve yanık skar alanı önemli ölçüde azalmıştır. Ancak kalan skar alanı daha fazla işleme yanıt vermemiş ve periosteum üzerinde oturan çok ince avasküler doku oluşmuştur. Bu avasküler ve ince skar doku, saç ekimi için uygun değildir. Skar içine küçük insizyonlar yapılmış, ancak kanama olmadığı ve bıçağın ucu hemen kemikle temas ettiği görülmüştür. Bu durumda, herhangi bir saç ekimi girişiminin başarısız olacağı açıktır.
Rekonstrüksiyonun ilk adımı, skar dokusu altına yağ transferi yapmaktı. Skar yükseltilmiş ve yaklaşık 10 ila 12 ml yağ periosteum ve skar dokusu arasına yerleştirilmiştir. İkinci fotoğraf, yağ transferinden 5 ay sonra saç ekimi yapılan hastayı göstermektedir. Fotoğraf, skar dokusunda önemli kalınlık artışının yanı sıra, saç greftlerinin yerleştirilmesi sırasında kanama ile görülen dramatik bir vaskülarite artışını göstermektedir. Yanık skar alanının kalitesini geliştirmeden saç ekimi yapmak, greft başarısızlığının yüksek olabileceği sonucuna varılabilir.
Yazarların kullandığı protokol, genellikle 3 aylık aralıklarla, skar dokusunun yumuşak ve esnek olduğunu düşündükleri kadar çoklu yağ transferi seanslarından oluşmaktadır. Benim kendi deneyimim, genellikle yanık hastalarda kafa derisi ve kaş bölgeleriyle sınırlıdır ve genellikle 1 veya 2 yağ transferi seansı yaparım ve ardından bölgelerin en az 4 ila 5 ay süreyle olgunlaşmasına izin veririm. Beklendiği gibi, skar dokusu o süre zarfında önemli değişiklikler geçirir.
Yazarlar, foliküler ünite ekstraksiyon tekniği kullanarak saç ekimi gerçekleştirmişlerdir, ki bu artık saç ekimi yapmanın ana yöntemlerinden biridir. Bu makalede, hem hastanın subjektif değerlendirmeleri hem de üçüncü taraf değerlendiriciler tarafından yapılan objektif saç büyüme analizi ile elde edilen sonuçları başarılı bir şekilde belgelemişlerdir. Nakilden önce, tüm hastalarının, non-ablatif fraksiyonel lazer ile tedavi edilmiş ve yağ transferi yapılmış skar dokusu alıcı alanlarında iyileşme gösterdiğini belgelemişlerdir. Yazarlar ortalama olarak %85 saç büyüme oranını belgelemişlerdir. Önemli yanık skarlarıyla uğraşma klinik durumu göz önüne alındığında, bu büyüme oranı mükemmeldir.
Yazarlar daha önce, yanık hastalarında hipertrofik skar ve keloidlerin yönetimi için non-ablatif fraksiyonel lazerler ile mikro yağ transferi kullanımı üzerine raporlar yayınlamışlardır. Şimdi bu tedavi protokolünü, yüz yanıkları olan saç ekimi hastalarına da uygulamışlardır. Yazarlar, mikro yağ transferinin kullanımı ve bu alandaki faydaları hakkında raporlar yapmışlardır. Raporları, sadece cilt dokusu kalitesinde değil, skar alanlarının yumuşaklığında da artış olduğunu içermektedir. Yüz yanıkları üzerine rekonstrüktif cerrahi gerçekleştiren her plastik cerrah, cildin esnekliğinin kaybının en büyük zorluklarından biri olduğunu bilir.
Ben de bu hastalar grubunda yağ transferi kullanma deneyimine sahibim, ancak bunu non-ablatif fraksiyonel lazerlerle birleştirme deneyimim yok. Yazarlar, bu iki yöntemi birleştirmenin, alıcı yanık skar alanını maksimum düzeyde iyileştirmenin faydaları konusunda iyi bir argüman sunmaktadırlar.
Yazarlar ayrıca, ABD'de sınırlı ölçüde uygulanan, dondurulmuş yağın kullanılmasını da tartıştıkları bir prosedürü tartışmaktadır. Bu, depolanan yağın ek yağ transferi seansları için kullanılmasına olanak tanımıştır. Kendi deneyimimde, ek yağ miktarı gerektiğinde küçük miktarlarda yağ toplamanın kolaylığı nedeniyle genellikle başka bir yağ transferi seansı yaparım. Donmuş yağın konsepti ilginç olmasına rağmen, bu geniş çapta kabul görmüş bir şey değildir.
Bu makale, yüz ve kafa derisindeki yanık hastalarında saç ekimi yapılmasını ele alıyor. Yanıklar nedeniyle hasar gören hastalarda saç dökülmesi, yara dokusu mevcut olduğunda saç ekimi başarı oranını olumsuz etkileyebiliyor. Makalede, bu tür hastalarda saç ekiminin zorlukları ve nakil öncesi yara dokusunun kalitesini artırmak için non-ablative fraksiyonel lazer ve yağ transferi gibi yöntemlerin nasıl kullanılabileceği ayrıntılı bir şekilde inceleniyor. Bu yaklaşım, alıcının bölgesel kalitesini iyileştirmeyi ve ardından saç ekimini gerçekleştirmeyi içeren bir mantıklı yaklaşım olarak sunuluyor.